20 Aralık 2017 Çarşamba

Yeni Sene geliyor...

2017’de bitiyor. Zaman öylesine hızlı geçiyor ki günleri, haftaları, ve hatta ayları bile zor takip eder olduk.
Yıl 2013’dü tanıyı yeni almışım ve çok zorlanıyordum yaşayabilmek için. Tek istediğim vardı 201 bitsin ve yeni sene gelsin. İstediğim oldu sayılır. Zaman hızlı geçti ve sene bitti. Yeni sene gelmiş oldu ve yeniden hastalığım geri geldi. Bu seferde 2014 bitsin diye düşündüm. Bir bakmışım 2015 bile gelmiş hatta daha zorlu geçiyor. Sonra durdum ve hep düşünmeye başladım. Dedim ki kendi kendime senelerin suçu yok. Hatta senelerin bir işlevi bile yok. O gün anladım ki hayatımı zamana bırakarak hata etmişim.
                Bizi asıl iyileştiren, yaşayabilmemizi sağlayan yaşadıklarımızı karşı yapmış olduğumuz yorumlar ve dik duruşlar. Bunu öğrendiğim günden beri dik durmaya çalıştım. Eyvallah ve hamdolsun demesini öğrendim ki bu iki kelime beni ben yaptı.
Ben ki o zamana kadar pskiyatri ilaçları ile ayakta durabilirken o günden sonra ilacı aramadan kendini toparladım. Yaşayabilmekten kastım bu. Bir insan kendini geliştirdiği sürece yaşar, kendini geliştirmeye kapayan bir insan yaşadığını sanır.
Ben HAMDOLSUN yaşadığıma inanıyorum ve yaşayacağım her şeye şimdiden EYVALLAH…

Mustafa KILIÇ

26 Şubat 2017 Pazar

26.02.2017

26.02.2017
Bir gün daha geçiyor ömürden. Ömür bir gün daha azalıyor. Bunu biliyoruz ama bilincinde değiliz. Bu yüzden bilmek bir anlam ifade etmiyor bilinçli olmak lazım. Bilinçli olmak için de empati kurmalıyız düşünmeliyiz ki bunlar bizim kaçtığımız hareketler. Oysa kaçmak yerine yüzleşsek ne güzel olurdu değil mi? Tabi bu kadar özgüven sahibi, cesaretli insanlar değiliz. Her zaman başkaları acaba ne düşünür diye korkarız. Başkalarının düşünceleri için kendi yapmak istediklerimizden bile vazgeçeriz ve sonra yapmaktan çekindiklerimiz içimizde ukde kalır. Bu ukdeler birikir birikir yerini keşkeler alır ve sonrasında kapanmayacak pişmanlıklarımız olur ki hayattan tat alamayız. O halde içimizden geldiği gibi yaşasak iyi olmaz mı? Yani bunu gidip birine öfkelendik vuralım yıkalım gibi olaylar için demiyorum. Mesela bir şey için karar vermemiz gerekiyor ama verdiğimiz kararda istediğimiz sonucu alamaz isek mahcup olabiliriz ve bu yüzden geri adım atıp vazgeçeriz ama hep içimizde keşke kalır. Oysa verdiğimi kararı uygulasak istediğimiz sonucu alsak çok mutlu olabiliriz. Mutlu olmak için cesur olmak ve kararlı olmak zorundayız. Bu hayatta bir şeyler elde etmek istiyor isek bunun bedelini ödemek zorundayız. Bedel dedim diye korkmayın hemen. Bedelini ödemeden elde ettiğiniz şeyin kıymetini bilemezsiniz değeri de olmaz….

                Mustafa KILIÇ

14 Şubat 2017 Salı

KEŞKE...



Her zaman bir keşke diye başlayan bir cümlemiz vardır bu hayatta kimse benim hayatımda keşke diye bir kelime olmadı demeyin. Kusursuz insanların değiliz ve hepimiz keşke demişizdir. Önemli olan keşkelerimi en aza indirgemektir.

                Benim de bazı keşkelerim var;

Keşke daha erken kitap okusaydım, keşke daha önceden elime kalemi alsaydım ve kendimden başka kimsenin okumadığı yaktığım hikayelerimi atmasaydım. Ama üzülmüyorum keşkelerim için çünkü olmuş olana üzülmemeyi öğrendim kabullenmeyi öğrendim ben fakat kabullendiğim şeyler içinde mücadeleden vazgeçmedim.

                Bazen keşke bende herkes gibi şeylere dertlensem diyorum. Hani görüyorum insanları sevdikleri diziyi kaçırdıklarına üzülüyorlar, saçlarını biraz fazla kestirdiklerine dertlenirler ya bazen imreniyorum bu dertlere. Keşke diyorum bu kadar basit dertlerim olsaydı da çözümleri basit olsaydı. Ama ben bunu da kabullendim. Benim gibi birinin ( bunu kendini beğenmişlik olarak algılamayın) böyle küçük şeyleri dert etmeyeceği ortadaydı. O yüzden gereksiz bir keşke olduğu için çıkardım bu keşkemi de hayatımdan.


                Hayat çok kısa kaç yaşınızda ölürseniz ölün hayat her zaman kısadır. Onun için keşkelerini en aza indirin. Ve korkmayın, korksanız da bu hayat bir gün bitecek onun için siz cesur olun ve kendinize yakışır şekilde doya doya yaşayın. Geleceği düşünmeden anı yaşayın ve mutlu olmaya çalışmayın mutlu olun çünkü hayat kısa ve zaman geri sarılmıyor…

MUSTAFA KILIÇ

12 Şubat 2017 Pazar

Benim için mutluluk nedir bilir misiniz?


Benim için mutluluk nedir bilir misiniz?
                Gecenin bir vakti mail kutuma bir mail düşer ve hiç tanımadığım birinden Allah razı olsun demesini okurum. Benim için en büyük mutluluktur bu, hiç tanımadığım insanlardan aldığım dualar. Bana nasılsın denmesinden bile samimi bulurum bana dua eden insanları. Çünkü nasılsın diye sorarken bile insan karşılık bekler aynı soruyu kendileri de duymak ister.
                Ben kimseden bir beklenti içine girmedim hiç hatta öyle ki çoğu derdimi sıkıntımı bile açmadım kendimden başka insana. Burada yazarım bazı şeyleri ama dertleşmek için falan değildir sadece benim bir hayat gayem var. Ben Rabbimin rızasını kazanmak için yazarım. Yazarım ki birilerine umut olayım, yazayım ki birilerinin hayatlarına dokunabileyim, birilerinin gönüllerine dokunayım, dokunayım ki hayattan tecrübe ettiğim görebildiğim güzellikleri göstereyim ki bu kirlenmeye yüz tutmuş yaşlanmış dünya da hala umudun var olduğunu, iyiliklerin karşılıksız sevgilerin gerçek olduğunu gösterebileyim. Ben iyi olmaktan iyi şeyler için çaba harcamaktan vazgeçmeyeceğim.

                Ben belki de hiç olmadığım kadar mutluluğu yaşıyorum. Sağlığım yerinde değil belki ama mutluyum çünkü mutluluğu içimde buldum, hayata bakışımda buldum. Sizde görün içinizde şükredilmesi gereken nimetleri de hakkı ile şükredip mutlu olun. Hayat mutsuzluğu kabul edecek kadar uzun değil ve hayat mutsuz olacağınız kadar kötü değil yeter ki siz bakmayın görün...

Mustafa KILIÇ

4 Şubat 2017 Cumartesi

4 Şubat Dünya Kanser Günü…

4 Şubat Dünya Kanser Günü…

Tüm kanser savaşçılarına ve kanserle dans eden koca yürekli insanlara,

Bugün çağımızın hastalığı kanserin farkındalık günü. Kanser ile tanışmadan önce böyle bir günün var olup olmadığını hiç araştırmadım aslında kanser ile ilgili bildiğim tek şey kanserli insanların bir gün ölecekleri ama öyle değilmiş. Bunu kansere yakalandığım gün daha iyi anladım. İnsanlar kansere yakalanmadan da ölüyorlardı o yüzden kanseri ölüm olarak görerek nasıl yanıldığımı anladım. Kanser zor bir hastalık kalkıp da çok basit iyileşmek kolay gibi şeyler sıralayamam bizzat yaşadım gerçekten çok zor hatta o kadar zor ki kendi sınırlarımızı zorluyoruz. Ama tabi şu da var biz nereden bakar isek orasını görürüz. Gelin sizlerle yeni bir bakış açısı yaratalım.

                Küçük bir çocuksunuz ve babanızla alışverişe gittiniz. Poşetler oldukça ağır, en hafif poşeti siz aldınız en ağırını da babanız. Çünkü herkes kaldırabileceği yükü taşıyabilir. İşte kansere illa bir neden arayacak iseniz size bir neden sundum. Kanser gibi güçlü olmanızı gerektiren bir hastalığınız var çünkü siz çok güçlü bir insansınız. Ve bunu anca siz taşıyabilirsiniz. Eminim bunları okurken bir çoğunuz ben güçlü falan değilim kendimi çok güçsüz hissediyorum diyeceksiniz ama bu sizin gücünüzün farkına hala varmadığınızı gösterir. Siz çok güçlü bir insanız ve gücünüzün farkına varın.

KANSER DEĞİL SEN GÜÇLÜSÜN,SEN!!!

                Kanser tedavi edilebilir bir hastalıktır, bu tedavilerde erken tanı oldukça önemlidir. İnsanlar kendi vücutlarını gözlemleyip belli aralıklarda kan tahlilleri vererek vücudun da oluşabilecek tüm aksaklıkları geç olmadan fark edip önlem alabilir. Bu arada kan tahlili derken mesela düzenli kan bağışı yapıyor olsanız. Siz ekstra hastaneye gidip kanlarına baktırmadan sonuçlarınızı alabilirsiniz. Çünkü bağış yaparken sizden aldıkları kan laboratuvarlarda inceleniyor. Bir taş ile üç kuş vurmuş olursunuz. Birinci; kan bağışı insanın kendi sağlığı açısından doktorların faydalı gördüğü bir işlem, ikincisi; bedeninizin sadakasını vermiş olursunuz, üçüncüsü bence en önemlisi ki birilerine iyiliğinizin dokunduğunu hissedersiniz ki bu da manen size çok iyi gelir.

           KANSERDEN VE KANSER TANISI ALMIŞ İNSANLARDAN KORKMAYIN…
               

MUSTAFA KILIÇ

31 Ocak 2017 Salı

GERİ GELDİM...


31.01.2017
Çok uzun zaman oldu buraya bir şeyler yazmayalı...
Bazılarınız soruyor yani beni yakından tanıyanlar "Mustafa bıraktın mı? kalemini" diye.
Bırakmadım kalemimi mürekkebim kalemimde hiç donmadı ama kendimi bir şeyler anlatmaya hazır görmedim. Çok okumam gerektiğini daha fazla tecrübe etmem gerektiğini düşündüm. O yüzden bloga yazı atmaya ara verdim. Belki bu zamana kadar yazdığım yazılardan buraya da atarım belki de yeni yazılar atarım bilmiyorum. He bu arada durumumu merak eden insanlar var. Merak etmeyin her şeye rağmen iyiyim. Bazen kendimi çok kötü hissederim ama yine de iyiyim derim bunu bir çoğu yalan olarak adlandırabilir ama ben bunu yalan olarak görmüyorum. Okuduğum kitaplardan birinde çok önemli bir pskyatri doktoru ne düşünür isek onu yaşarız diye bir not düşmüş kitabında.Bu sözü çok düşündüm ve hayatıma baktım da bu sözün doğruluğunu kendi hayatımda gördüm. Çok zor süreçlerden geçtim, gücümün kalmadığı anlarım oldu ama ayağa kalkmak için kendimi ikna etmeye çalıştım. Sen güçlüsün Mustafa dedim bazen kendimi kandırdığımı düşündüm ama sonra gördüm ki ben gerçekten güçlü durdum. Ve bunu bazen sağlıklı olmadığı zamanları olsa da sağlıklı pskolojim sayesinde başardım tabi en çok da ailem sayesinde...
 Pskoloji çok enterasan bir durum. bir çok hastalığı yenmenin ilk yolu aslında düzgün bir pskolojiden geçer bende bu yüzden insan pskolojisi üzerine bir merak uyandı. Zaman zaman pskoloji kitaplarına baktım ama genelde kendim gözlem yapmaya çalıştım. Yeni insanlar ile tanışmak hep hoşuma gitti. Farklı kültürden, farklı kişilik yapılarından, farklı yaş grubundan insanlar. Ve gördüm ki çoğu insan gerçeklerden kaçıyor. Kabullenmiyor gerçekleri veya daha kötüsü kabullendiği halde kendini umutsuz vaka olarakgörüyor ve kendini her şeye kapatıyor.
Son nefesimizi vermediğimiz sürece her zaman bir umut vardır.
Bir gün hastanede sıra beklerken bir hasta ile konuşmuştum bana hikayesini anlatmıştı. Acil ilik nakli olması gerekiyordu sonunda iliği bulmuştu hastaneye çağırmışlardı nakil için ama o gün  donörü vazgeçmiş ilik vermekten. Mustafa o an kendimi umutsuz hissettim tam eve geri dönecektim ki beni durdurdular ve yeni bir ilik bulunda dediler. o an anladım ki umut kendini umutsuz hissettiğin an bile aslında var. umut ruhumuz bedenimzde olduğu sürece tükenmez...

Umut dolu günlere...
Hayırlı Akşamlar
MUSTAFA KILIÇ

8 Ağustos 2016 Pazartesi

ZAMAN-MUTLULUK

08.08.2016
Zamanın  yetmediğinden bahsedip dururuz. Oysa bunu derken bile zamanımızı boşa geçiriyoruz. Zamansızlıktan şikayet edeceğimize bir şeyler yapmaya başlamış olsaydık zamanımızın her daim var olduğunu görebilirdik. Zaman ile saplantıya girmek yerine yaşamı düşünüp planlar yapsa idik daha mutlu insanlar olurduk. Mutlu değiliz çünkü olduğumuz yerde sayıp duruyoruz. Kendimizi geliştirmek için zaman ayırmıyoruz. Fakat gereksiz düşüncelere bile zaman ayırıyoruz. Her türlü fedakarlıktan kaçıyoruz. Her şeyin çaba sarfetmeden  , fedakarlık yapmadan olmasını  istiyoruz. Ama unutuyoruz. Emeğin, verilen fedakarlıklar olmadan elde edilen hiçbir şeyin değeri yoktur. Bakın sadece baba parası yiyenlere ceplerindeki paranın değeri yoktur. Zaten olamazda. Olması için ya emek vermeleri gerekir ya da her şeylerini kaybetmeleri gerek.
Verdiğimiz nefesi aldığımız sürece zamanımız vardır. İstediğimiz şeyleri başaracağımıza inanır , çaba gösterir ve gereken fedakarlıkları yapar isek başarırız  ve kıymet bilirsek her daim mutlu oluruz.

Mustafa KILIÇ